Başbakanlık (Hazine Müsteşarlığı) tarafından, 20.09.2017 tarihinde yayımlanan “Katılım Sigortacılığı Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” ile, faizsiz sigortacılık da diyebileceğimiz katılım sigortacılığı dönemine geçmek için sigorta şirketlerine Başbakanlık tarafından verilen 3 aylık süre 20 Aralık’ta doldu ve geleneksel sigortacılıktan katılım sigortacılığına resmen geçilerek sigortacılıkta yeni bir dönem başladı.
Katılım sigortacılığı, sigortacılık faaliyeti yürütmesine izin verilmiş bir sigorta şirketi tarafından risk fonunun oluşturulduğu, bu fona sigortalıların poliçelerde belirlenen primlerinin aktarıldığı ve belirlenen dönemler sonunda bu primlerin oluşturduğu kâr veya zararının sigortalılara paylaştırıldığı sistemdir. Katılım sigortacılığı, bu yönüyle tüketiciyi sigorta şirketine adeta ortak eden bir düzenlemedir.
Yeni düzenlemeyle birlikte, sigortalı durumda bulunan tüketicilerin ödediği primler, sigorta şirketleri tarafından oluşturulan ve risk fonu adı verilen havuzlarda toplanmakta, bu havuzun idaresi faizsiz esaslara uygun yürütülmektedir. Şirket tarafından yapılan giderler ve sigortalıların hasarları bu fondan karşılanmakta ve belirlenen dönemlerin sonunda ortaya çıkacak olan kâr, sigortalılar arasında paylaştırılmaktadır. Bu paylaşımın nasıl yapılacağı hususunda yönetmelikte seçimlik durumlar belirtilmekle birlikte, sigorta şirketi yönetmelikte geçen bu paylaşımlardan hangisini seçtiğini poliçede net bir şekilde tüketiciye ifade etme yükümlülüğündedir. Sigorta şirketi tarafından yapılacak paylaşım; kârın sigortalılar arasında paylaştırılması şeklinde olabileceği gibi, bir sonraki yıl prim ücretinden indirim gerçekleştirilmesi şeklinde de olabilecektir.
Bununla birlikte, sigorta şirketlerinin zarar etmesi durumunda da, bu zarar şirket tarafından sigortalılar arasında paylaştırılacaktır. Belirtmek gerekir ki, Türkiye Sigorta Birliği (TSB), 2017’nin ilk 9 ayına dair sigorta şirketlerinin performansını gösteren Eylül sonu konsolide bilanço ve gelir tablolarını yayımlamış, bu tablolarda, trafik sigortası branşında zarar 239 milyon lira olarak hesaplanmıştır. Dolayısıyla, sigorta yaptıracak olan tüketicinin, şirketin zarar etmesi durumunda bu zarara da ortak olacağını hatırlatmakta fayda vardır.
Değişiklikle ortaya çıkan bir diğer durum ise, Danışma Komitelerinin kurulmasıdır. Bu komiteler, tüketicilerin hak ve menfaatlerini korur nitelikte komiteler olup; sigorta şirketleri üzerinde denetim ve karar mekanizması olarak faaliyet göstereceklerdir. Faizsiz finans ve din uzmanlarından oluşacak bu komiteler, sigorta şirketlerine bağlı olarak faaliyet göstermektedir.
Tüm bu düzenlemelerle, faiz nedeniyle yalnızca zorunlu sigortaları yaptırarak isteğe bağlı sigortalardan imtina eden tüketiciyi de sigortalı olmaya teşvik etmek ve Danışma Komitesiyle sigorta şirketlerinin tüketici üzerindeki baskının önüne geçmek hedeflenmekteyse de; sigorta şirketlerinin zarar etmesi durumunda ortaya çıkacak zararın tüketiciye paylaştırılması, sigortacılık alanında ciddi sorunlar yaşanmasına sebebiyet verebilecek durumdadır.
Av. Selin Göktepe
TÜSODER Hukuk Komisyonu Üyesi