Birleşmiş Milletlere bağlı olan ve toplum sağlığıyla ilgili uluslararası çalışmalar yapan Dünya Sağlık Örgütü’nün anayasası 26 ülkenin onayı ile 7 Nisan 1948 de yürürlüğe girmiş olup bu tarihe atfen her yıl 7 Nisan’da Dünya Sağlık Günü ve 7-13 Nisan tarihleri arasında da Dünya Sağlık Haftası kutlanmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ-WHO) 7 Nisan’da bu yılki Dünya Sağlık Günü için evrensel sağlık sigortasına odaklanıyor.
Evrensel sağlık sigortası, DSÖ’nün bir numaralı hedefidir. Bunu başarmanın anahtarı, herkesin ihtiyaç duydukları bakımı, ihtiyaç duydukları anda, topluluğun tam kalbinde elde etmelerini sağlamaktır.
Dünyanın her bölgesindeki ülkelerde sağlık konusunda ilerleme kaydedilmektedir. Ancak milyonlarca insanın sağlık hizmetlerine hala erişimi yok. Milyonlarca kişi sağlık hizmeti ile yiyecek, giysi ve hatta ev gibi diğer günlük ihtiyaçlar arasında seçim yapmak zorunda kalıyor.
Dünya obezite, fiziksel inaktivite (hareketsizlik), aşı karşıtlığı, influenza (Grip) salgını, çevre kirliliği, antibiyotik direnci, gibi birden fazla sağlık sorunuyla karşı karşıya.
Bunlar ve diğer sağlık sorunlarını ele almak için Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 5 yıllık stratejik planı olan 13’üncü Genel Çalışma Programı’nı açıkladı. Raporda bazı hedefler belirlendi:1 milyar daha fazla insan yeterli düzeyde sağlık hizmetine erişmeli, 1 milyar daha fazla insan acil tedavi gerektiren hastalıklardan korunmalı ve 1 milyar daha fazla insan daha iyi sağlık koşullarına sahip olmalı.
Dünya Sağlık Örgütü ve işbirliği içerisinde olduğu diğer sivil toplum kuruluşlarına göre 2019 yılında küresel sağlık açısından dünyayı tehdit edecek en büyük 10 tehlike şöyle:
1- Hava Kirliliği ve İklim Değişikliği
Dünyada her 10 kişiden 9’u kirli hava soluyor. Dünya Sağlık Örgütü 2019’da sağlığı tehdit eden en büyük çevresel sorunu hava kirliliği olarak kabul ediyor. Havadaki mikroskobik kirleticiler solunum ve dolaşım sistemlerine nüfuz edebilir, akciğerlere, kalbe ve beyne zarar verebilir. Dünyada her sene 7 milyon kişi kirli havanın tetiklediği kanser, kalp krizi, kalp ve akciğer rahatsızlıkları gibi hastalıklar sebebiyle erkenden hayatını kaybediyor.
Bu ölümlerin yüzde 90’ı ise sanayi, ulaşım ve tarımdan kaynaklanan yüksek hacimli emisyonlar, evlerdeki sobalar ve fosil yakıt kullanımından ötürü refah seviyesi düşük ve orta düzeyde olan ülkelerde gerçekleşiyor. Fosil yakıt kullanmak hava kirliliğinin başlıca nedeni olmakla birlikte insanların sağlığını farklı şekillerde etkileyen iklim değişikliğinin de önemli bir sebebidir.2030 ile 2050 yılları arasında iklim değişikliğinin sebebiyet verdiği kötü beslenme, sıtma, ishal ve ısıya dayalı stres sebebiyle her yıl 250 bin kişinin daha öleceği tahmin ediliyor.
2018’in Ekim ayında Dünya Sağlık Örgütü Cenevre’de hava kirliliği ve sağlık konusunda ilk küresel konferansını düzenledi. Ülkeler ve kuruluşlar hava kalitesini artırmak için 70’den fazla taahhütte bulundu. Bu yıl, Eylül ayında Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi dünya çapında iklimle alakalı faaliyetleri güçlendirmeyi hedeflemektedir. Ülkeler Paris Antlaşmasındaki tüm taahhütlerini yerine getirse bile dünyamız bu yüzyılda 3°C’den fazla ısınacakgibi görünüyor.
2- Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar
Dünyada her sene şeker hastalığı, kanser ve kalp rahatsızlıklarıgibi hastalıklar sebebiyle 41 milyon kişi yaşamını yitiriyor. Bu sayı dünyadaki bütün ölümlerin %70’inden fazlasına tekabül ediyor. Bu ölümlerden 15 milyonu 30 ila 69 yaş arasında yani erken yaşta yaşanıyor. Bu ölümlerin yaklaşık yüzde 85’i refah seviyesi düşük ve orta düzeyde olan ülkelerde meydana geliyor.
Bu hastalıklara neden olan 5 ana etken bulunuyor: sigara ve tütünlü mamullerin kullanımı, fiziksel aktivitenin azlığı, aşırı alkol kullanımı, sağlıksız beslenme ve hava kirliliği. Tüm bu olumsuzluklar zihinsel hastalıklara da sebebiyet veriyor. Zihinsel hastalıkların yaklaşık yüzde 50’si insanlar henüz 14 yaşına gelmeden oluşuyor ve bu hastalıkların çoğu zamanında tedavi edilmiyor. 15 ile 19 yaş arasında zihinsel hastalıklar sebebiyle intihar eden kişilerin ölüm oranı oldukça yüksek.
Bu yıl, Dünya Sağlık Örgütü fiziksel aktivite azlığını 2030 yılına kadar %15 oranında azaltmak için dünya hükümetlerine yardım etmeyi planlıyor.
3- Genel Grip Salgını
Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre dünyayı büyük bir grip salgını vuracak. Ancak bunun ne büyüklükte ve nerede olacağı kestirilemiyor. Araştırmalar, bu hastalıkla ilgili acil durum hazırlıklarının birçok ülkede en düşük seviyede olduğu belirtiliyor.
DSÖ, virüs türünü belirlemek için düzenli olarak grip hastalığının dünyadaki yayılımıyla alakalı araştırmalar yapıyor. Dünya genelinde 144 ülkede 153 farklı kurumla birlikte düzenli olarak veri paylaşımı yapılıyor. Her yıl DSÖ, insanları mevsimsel gripten korumak için virüs aşılarında hangi içeriklerin bulunması gerektiğiyle alakalı ülkedeki ilgili kuruluşlara bilgi veriyor. Bu sayede yeni grip salgınlarıyla alakalı, farklı bilgiler elde ediliyor.
4- Asgari sağlık koşullarının iyileştirilmesi
Dünya nüfusunun yüzde 22’si (1,6 milyar insan) kuraklık, açlık, savaş ve göç gibi uzun soluklu sorunlarla yüzleştiği için, bu bölgelerde temel sağlık hizmetleri ve tedavilerinde büyük aksamalar yaşanıyor.
DSÖ’ye göre dünyanın her bölgesinde temel sağlık hizmetlerinin verilemediği yerlere rastlayabiliriz. Sürdürülebilir kalkınma programları bu bölgelerdeki şartların iyileştirilmesini, anne ve çocuk sağlığıyla ilgili büyük eksikliklerin giderilmesini de kapsıyor. DSÖ bu ülkelerde çalışmaya devam ederek özellikle salgınları tespit edip cevap verme, aşılama ve sağlık hizmetlerini güçlendirmeyi hedefliyor.
5- Antibiyotik Direnci
Antibiyotik, antiviral ve sıtma ilacı gibi modern tedavi yöntemlerinin bulunması tıp alanında kaydedilen büyük başarılardandır. Günümüzde bu ilaçların etkisi zamanla azalmaya başladı. Bakteri, parazit, virüs ve mantar gibi unsurların ilaçlara direnç göstermesi, bir nevi bağışıklık kazanması bizi zatürre, tüberküloz (verem), bel soğukluğu(gonore) ve salmonellosis gibi hastalıkların iyileştirilmesini zorlaştırarak tehdit ediyor. Bu nedenle birçok kişi, bu basit hastalıklar sebebiyle ameliyat ya da kemoterapi gibi tedaviler görmek zorunda kalıyor.
Özellikle tüberküloza karşı geliştirilen ilaçlara karşı direncinin artması sebebiyle her sene 10 milyon kişi hastalanıyor ve bunlardan 1,6 milyonu hayatını kaybediyor.
2017 yılında 600 bin yeni olguda piyasadaki en güçlü tüberküloz ilacı olan rifampisine karşı etkenlerin direnç artışı saptandı. Bu hastaların % 82’si,tüberküloza karşı geliştirilen birçok ilacın etkisini yitirmesi nedeniyle zorlukla tedavi edilebiliyor.
İlaç direnci, antibiyotiklerin aşırı kullanımı sonucu sadece insanlarda değil hayvanlarda (özellikle gıda üretimi için kullanılanlarda) hatta çevrede de gelişebilir. Dünya Sağlık Örgütü ilgili sektörlerle birlikte, farkındalığı ve bilgiyi artırarak, enfeksiyonu azaltarak ve antimikrobiyallerin doğru kullanımını teşvik ederek antimikrobiyal direnci azaltmaya yönelik küresel bir eylem planı uygulamak için çalışıyor.
6- Ebola ve diğer tehlikeli patojen hastalıklar
2018 yılında Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Kongo’da iki ayrı Ebola salgını baş gösterdi. Her iki salgından da yaklaşık bir milyonu aşkın kişi etkilendi. Dünya Sağlık Örgütüne göre bu tarz patojen hastalıkların ortaya çıkması oldukça kritik önem taşıyor. Daha önceden kırsal kesimlerde ortaya çıkan hastalıklar şehirlerin kalabalık bölgelerini her zaman etkilemiyordu.
Geçtiğimiz aralık ayında “halk sağlığını etkileyen acil durumlar için önlem alınması” konulu panelde halk sağlığı, veterinerlik, ulaşım ve turizm sektöründen gelen katılımcılarla şehirlerde yayılan salgınlarla mücadelenin zorlukları masaya yatırıldı. DSÖ bu sebeple 2019 yılını “acil durumlara karşı hazırlıklı olma eylem yılı” olarak seçti.
DSÖ’nün listesinde Ebola dışında kanamadan etkilenen ateşli hastalıklar olan Zika, Nipah, MERS (Orta Doğu Kaynaklı Solunum Sendromu), SARS (Şiddetli Akut Solunum Yolu Sendromu) gibi salgınlara karşı acil önlem alınması gerektiği belirtiliyor.
7- Zayıf Temel Sağlık Hizmeti
Temel sağlık hizmeti insanların tedavi yöntemleriyle ilk buluştuğu andır. İdeal temel sağlık hizmeti yaşam boyu kapsamlı, uygun fiyatlı, toplum temelli bakım sağlamalıdır. Gelişmiş ülkelerde birçok insan bu hizmetlerden faydalanabilirken, ekonomik olarak zayıf ülkelerde bu temel sağlık hizmetlerinin yoksunluğu birçok hastalığı da beraberinde getiriyor. Bu ülkelerdeki temel eksiklik, elbette maddi kaynakların azlığı sebebiyle ortaya çıkan bir durum.
Dünya devletleri ilk kez 1978 yılında Kazakistan’da bir araya gelerek Alma-Ata Bildirgesi’ne imza atmıştı. Dünya Sağlık Örgütü 2018’de Astana’da konuyla ilgili önemli bir toplantı daha gerçekleştirdi. Buna göre 2019 yılında DSÖ’ne bağlı çalışan diğer sivil toplum örgütleri temel sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğu ülkelerdeki koşulları geliştirmek için daha fazla çaba sarf edecek.
8- Aşı Yapımının İhmal Edilmesi
Virüslere karşı direnç kazandığımız aşı yapımının ihmal edilmesi, genelde elde imkân olup da bu temel sağlık hizmetinden yararlanılmaması veya reddedilmesi şeklinde görülüyor. Birçok kişi aşı yapımını imkânı olduğu halde ihmal ediyor veya yaptırmak istemiyor. Dünyadaki en ucuz hastalık önleyici uygulamaların başında gelen aşı sayesinde her sene 2 ila 3 milyon kişinin ölümü önleniyor. Eğer aşı yapımına gerekli önem verilirse bu sayede 1,5 milyon kişinin daha ölümü düşük bir bütçeyle önlenebilecek.
Örneğin, kızamık hastalığının dünya genelinde görülme oranı eskiye nazaran %30 oranında artış gösterdi ve bunun en önemli sebeplerinden biri aşının ihmal edilmesi. Aşı ihmalinde artışın görülmesinin birçok karmaşık sebebi bulunuyor. En önemli etkenlerden biri de insanların aşı tedavisine yeterince güvenmemesi. Araştırmalara göre insanları aşı konusunda en çok ikna edebilen kişiler sağlık çalışanları. Dolayısıyla sağlık çalışanları insanlara aşılar hakkında güvenilir ve inanılır bilgiler vermek konusunda desteklenmeli.
DSÖ, 2019 yılında HPV aşısını yaygınlaştırarak servikal (rahimağzı) kanserini büyük oranda önlemeyi amaçlıyor. 2019 yılında çocuk felci virüsünün, aşı yapımının yaygınlaşması sayesinde Afganistan ve Pakistan’da büyük ölçüde bitmesi bekleniyor.
9- Dang Humması (Dengue ateşi)
Dang humması, sivrisineklerin bulaştırdığı tehlikeli bir viral bir hastalıktır. Bu hastalığa yakalananlarda gribe benzer tepkimeler görülüyor ve Dang virüsü salgınlarında ölüm oranı yüzde 20’lere kadar çıkabiliyor.
Bu virüs dünya genelinde gittikçe yayılırken, Bangladeş ve Hindistan’da muson yağmurlarının görüldüğü dönemlerde artış göstermesi yetkilileri endişelendirdi. Bangladeş’te son 20 senede bu hastalıktan ölenlerin sayısı 2018’de zirve yaptı. Bu hastalığın daha önce görülmediği, daha az tropikal iklime sahip ve sıcaklığın daha yüksek olduğu Nepal gibi ülkelerde de yayılması tehlikenin boyutlarını gözler önüne seriyor.
DSÖ’ne göre dünya nüfusunun yüzde 40’ı Dang ateşi virüsü tehdidi altında. Her sene bu hastalığa 390 milyon kişi yakalanıyor. DSÖ yaptığı çalışmalarla 2020 yılına kadar Dang ateşinden ölen vakaların sayısını yüzde 50 oranında azaltmayı amaçlıyor.
10- HIV
Türkçe çevirisiyle HIV ‘insan bağışıklık yetmezliği virüsü’ anlamına geliyor. HIV ilerlerse, enfeksiyon AIDS evresine geçer.Bu hastalığa yakalananların bağışıklık sistemindeki hücreler giderek ölüyor ve basit hastalıklarda dahi enfeksiyon oluşuyor. Bu hücrelerin kaybı, bedenin enfeksiyonlara ve belirli kanser türlerine karşı savunmasız kalmasına neden oluyor. HIV enfeksiyonu öncesi, kendiliğinden iyileşen veya tedavi edilebilen hastalıklar, vücudun savunma gücü yetersiz kaldığı için tedavi edilemez hale gelebiliyor.
80’li yıllarla beraber artışa geçen ve salgınlara yol açan HIV geçmişten günümüze 70 milyondan fazla kişinin enfeksiyonuna ve 35 milyon kişinin AIDS’e bağlı hastalıklar nedeniyle ölümüne yol açtı. Her ne kadar HIV’e karşı insanları test ederek, onlara antiretroviraller sağlayarak (22 milyon insan tedavi altındadır) ve profilaksi gibi önleyici tedbirlere erişim sağlayarak ilerleme kaydetsek de her sene yaklaşık 1 milyon kişi HIV/AIDS yüzünden hayatını kaybetmeye devam etmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre şu anda dünya genelinde 37 milyon kişi HIV virüsü taşıyor. Türkiye’de yaklaşık 15 bin kişinin HIV virüsü taşıdığı tahmin ediliyor. Daha çok cinsel ilişki yoluyla bulaşan HIV virüsü seks işçileri, mahkumlar, eşcinseller ve cinsiyet değiştiren kişilerde daha sık görülüyor.Bazı ülkelerde bu gruba giren insanların sağlık hizmetlerine ulaşma oranı oldukça düşük. HIV virüsü en çok 15-24 yaş arası genç kadınlarda görülüyor ve bu virüse yakalananların yüzde 25’i Sahra altı Afrika’sında yaşıyor.
DSÖ 2018 Aralık ayında, bazı şirket ve örgütlerle işbirliği yaparak, bireylere iş yerlerinde kendi kendine HIV testi yapabilmelerine imkan sağlayan gereçler sağlamayı amaçladığını duyurmuştu. Böylece HIV ile yaşayan insanlar durumlarından haberdar olup tedavi alabilir veya olumsuz bir test sonucu durumunda önleyici tedbirler alabilirler.
Tıp Fak. Öğr. Nazlı ZORLU
KANOPE – M.Ü. Kan ve Organ Kulübü Başkanı ve
TÜSODER Sağlık Komisyonu Üyesi