Domuz gribi nedir? Diğer viral hastalıklardan farkı nedir?

Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu

Tıp dilinde “pandemik influenza A” olarak bilinen hastalık H1N1 virüsü ile ortaya çıkar. Domuz gribi sıklıkla kış aylarında görülen ve mevsimsel grip hastalığı ile yaklaşık aynı belirtilerle kendini gösteren bir hastalıktır.

Bu şekilde adlandırılmasının nedeni virüsün domuzlarda görülen grip hastalığına neden olan virüsler ile çok benzer olmasıdır. Aslında domuz, kuş ve insan grip virüslerinin bir karışımı olan yeni grip türüdür. 2009’da Meksika’da insanlar arasında görülmeye başlayan grip salgını hızla dünyaya yayılmış ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ, WHO) Haziran 2009’da pandemi (faz 6) alarmı vermiştir.  Bu hastalık, toplumda büyük bir kesimin daha önceden bu virüs ile karşılaşmamış ve bu hastalığa karşı bağışıklık kazanamamış olması nedeniyle mevsimsel gribe oranla daha ağır bir tablo şeklinde seyretmektedir.

En büyük sorun, influenza A virusunun çok kolay yapı değiştirmesi, modifikasyon geçirmesidir. Bu nedenle bu yıl veya önümüzdeki yıl hastalığın gidişinin daha ağır olup olmayacağı bilinmemektedir.

Hastalıkta sıradan gribe göre hangi bulgular görülür?

Aslında hastalığın belirtileri her zaman gördüğümüz griptekilere oldukça benzer. Farklı olan yönü, hızlı yayılma özelliğine sahip oluşudur. Sıradan gripten en önemli farkı halkın büyük kısmının daha önceden bu viruslerle karşılaşmamış olmasıdır. Pandemik H1N1’in öldürme hızı binde 3-5 civarındadır. Aslında bu hastalık böyle bakıldığında sıradan gripten daha masumdur. Farklı tarafı, H1N1’e yakalananlar arasında bazı risk gruplarında ölüm sıradan influenzaya göre daha sıktır.

Riskli gruplar kimlerdir?

  • 6 ay-24 yaş arası çocuk ve gençler
  • Hamileler
  • Hasta olan kişilerle ilk temas eden gruplar (birlikte yaşadığı kişiler, sağlıkçılar, bakıcılar)

İlginç bir not: Hastalık 65 yaş üzerindeki kişilere kolay bulaşmamaktadır.

Hasta olmamak için ne yapmalı? Virüs nasıl bulaşır?

En önemli önlem bağışıklık sistemini güçlendirmektir. Bu da yeterli dinlenme, dengeli beslenme, bağışıklığı çökerten durumlardan uzak kalmaktır.

Okullarda korunma, hijyen, özellikle el hijyeni en önemli korunma önlemlerindendir. Ellerin sık sık yıkanması herkese öğretilmelidir. Sağlık çalışanlarında da bu konuya dikkat edilmesi hem kendileri hem de toplumun korunması açısından önemlidir.

Okullarda, ne kadar çok farklı gruplardan çocuklar bir araya getirilirse hastalık riskinin o kadar artacağı unutulmamalıdır. Okul gezileri sınırlı olmalıdır. Hasta çocuklar okula gönderilmemelidir. Hastalanan çocuklar tam iyileşene kadar evde kalmalıdır. Hastalığın daha uzadığı durumlarda ise ateş düştükten en erken 24 saat sonra okula gönderilmelidir.

Bu gribin bulaşıcılık süresi 4-7 gündür. Damlacıklar ise havada 3 gün süreyle asılı kalır. Bu yüzden hastalık son derece bulaşıcıdır.

Hastalık şüphesinde ne yapmalıyız?

Hasta olduğundan şüphe duyulduğunda rutin olarak bu virusun laboratuar ile taranması gerekmez. Hastanın şiddetli grip yakınma ve bulguları yönünden izlenmesi yeterlidir. Belli yakınma ve bulgular olduğunda tedavi düşünülmelidir. Hastalarda semptom olduğunda bile tedavi gerekmeyebilir. Belli bazı risk faktörleri olanların tedaviye alınması daha doğrudur.

Hangi belirtiler görülebilir?

Domuz gribi veya H1N1’in yakınma ve bulguları sıradan griple aynıdır: Hastalık, virüs bulaştıktan 18-72 saat arasında ortaya çıkar. Sıklıkla öksürük, hızla 39 C’ye çıkan ateş, halsizlik ve baş ağrısı ilk belirtilerdendir.

Beklenen belirtiler özetle:

Hızla yükselen ateş, üşüme ve titreme

Öksürük (sıklıkla balgamsız),

Boğaz / baş ağrısı,

Kas /eklem ağrıları / kırgınlık

Burun/ göz akıntısı, burun tıkanıklığı

İshal, karın ağrısı, bulantı-kusma

 

Sonuçta yakınma ve bulgulara bakarak domuz gribini, mevsimsel gripten ayırmak çok kolay görünmüyor. Ateş hızla 39–40 C’ye çıkabilir ve 3-4 gün içinde düşer. 3-4 günde ateşi düşmeyenlerde pnömoni (zatürre) ve diğer enfeksiyon olasılığı düşünülmeli ve mutlaka hastaneye başvurulmalıdır.

Tedavi önerileri

Hastaların iyi beslenmesi, dinlenmesi, uykusunu tam alması, bol sıvı içmesi genellikle destek tedavi olarak yeterlidir. Parasetamol, ibuprofen gibi ateş düşürücüler ve diğer bulguları baskılayan (örn. ağrı kesici) ilaç kullanmak sıklıkla gerekir. Oseltamivir grubu ilaçlar (Tamiflu ve Relenza gibi) hastalığın çok erken evresinde kullanıldığında hastalık şiddetini azaltabilmektedir.

 

Halen var olan grip aşısı yeterli mi? Domuz gribi aşısı farklı mı?

H1N1 için üretilen aşı şu anda Türkiye’de yoktur. Elimizdeki aşı bir yıl öncesinin influenza virüsüne karşı geliştirilen grip aşısıdır.

Grip aşıları ile ilgili endişelerin çoğunun kaynağı, 1976 yılında ABD’deki aşılama sırasında Guillain-Barre hastalığının sıklığında artış olmasıdır. İlginç şekilde bu artışın aşıdan kaynaklandığı kesinleşmemiştir ve sonraki yıllarda grip aşılarının bu hastalığa neden olduğu görülmemiştir. Bu nedenle doğrudan bir nedensellik ilişkisi yoktur. Bu hastalık her toplumda 100.000’de 4-5 sıklıkta görülmekte ve viral infeksiyonlar tarafından da başlatıldığı bilinmektedir. ABD’de yıllar içinde yüz binlerce aşı uygulaması değerlendirildiğinde grip aşılarının bu hastalık riskini artırmadığını tersine bir miktar azalttığı ortaya konmuştur.

Aşı yapılmalı mıdır? Korkmalı mıyız?

  • Grip aşısı embriyonlu tavuk yumurtasından üretiliyor. Dünyada bu konuda ciddi bir deneyim ve birikim var. Domuz gribi aşısının mevsimsel influenzadan daha fazla bir yan etkisi olduğu bugüne kadar tespit edilmedi. Ancak lokal yan etkiler olabiliyor; aşı yerinde hafif kızarıklık, aşı yerinin hafif ağrıması gibi. Buna karşılık ciddi yan etkiler çıkması olasılığı son derece düşüktür. Aşının kanser yaptığına dair söylenenler kesinlikle doğru değil.
  • Aşı adjuvanla birlikte yapıldığı zaman bağışıklık potansiyeli çok daha yükseliyor. Birisi yüzde 70 bağışıklık kazandırıyorsa, birlikte olduğunda bu oran yüzde 90’a çıkmaktadır. “Adjuvana bağlı yan etki görülebilir mi” sorusuna da kesin yanıt verilemiyor, çünkü dünyada hiç bu kadar çok yaygın bir aşılama uygulanmadı. Nadir olasılıklar olacak diye insanların aşıdan mahrum kalması doğru değildir.
  • Sonuç olarak aşının yararı olası zarardan çok daha büyüktür. Bu nedenle yan etki olabileceği endişesiyle aşı yaptırmamak özellikle riskli gruplar açısından büyük bir yanlıştır. 

Kimler aşı olmalı?

  • 6 ay – 24 yaş arası (çocuk ve gençler),
  • hamileler,
  • altta yatan kronik hastalığı (diyabet, böbrek ve karaciğer hastalıkları, kanser gibi) olanlar,
  • hastalıkla karşılaşma olasılığı yüksek hizmet grupları; anaokulu öğretmen ve bakıcıları, sağlık çalışanları, polis ve güvenlik görevlileri.
  • 65 yaş altı herkes (belli bir öncelik sırasına göre)

Taburculukta öneriler: Hastada yakınmaların uzaması, ağrı ve şiddetinin artması, boğazda beyaz plaklar gelişmesi, yeni yakınmaların başlaması, bilinçte değişiklik olması, karın ağrısı, bulantı kusma eşlik etmesi, vücutta döküntü gelişmesi, yutma güçlüğü, ağzını açamaması (trismus) gibi durumlarda doktoruna tekrar başvurması önerilir.

Paylaş

Bir cevap yazın

*