PARTİ PROGRAMLARI VE TÜKETİCİLER

Partilerin Seçim Programında devlet çalışmalarının kurumlar arası koordinasyon içinde gerçekleştirileceği belirtilmesine karşılık sivil toplum, özellikle tüketici örgütlerinin bu işleyişe katkıları açısından her hangi bir söylem ve işaret bulunmamakta, Anayasamızın 172. Maddesi Devlete, tüketicilerin korunması ve bu bağlamda tüketici örgütlerinin teşvik edilmesine dair ödev yüklemesine rağmen her hangi bir öngörüde veya vaatte
bulunmadığı görülmektedir.

Partilerin Seçim Programında devlet çalışmalarının kurumlar arası koordinasyon içinde gerçekleştirileceği belirtilmesine karşılık sivil toplum, özellikle tüketici örgütlerinin bu işleyişe katkıları açısından her hangi bir söylem ve işaret bulunmamakta, Anayasamızın 172. Maddesi Devlete, tüketicilerin korunması ve bu bağlamda tüketici örgütlerinin teşvik
edilmesine dair ödev yüklemesine rağmen her hangi bir öngörüde veya vaatte bulunmadığı görülmektedir. Üstelik 2009 yılında yürürlüğe giren Kamusal Hizmetlerin Sunuma Dair Yönetmelik hükümleri aradan geçen 6 yıla rağmen bir çok kamu kurumunda işlerlik kazanmamış, hala kamu kurumları, kendilerine başvuran vatandaşlardan başka kamu kurumlarında kayıtlı olan bilgilerini temin etmelerini  istemektedirler. Bir başka deyişle 6 yıldır yürürlükte olan mevzuata rağmen kamu kurumları vatandaşa gereken kolaylıkları
sağlamamaktadırlar.

Zorunlu belgeler ücretsiz olmalıdır
T.C. Kimlik kartı uygulamasına geçilmesi söz konusuyken, ücretsiz olacağına dair bir düzenlemeden söz edilmemekte,  şimdiki uygulamada  olduğu gibi nüfus cüzdanı edinilmesi esnasında vatandaşlardan talep edilen “Cüzdan Bedeli” adı altında ücret alınmasının söz konusu olması adil değildir. Çünkü parası olmadığı için T.C. Kimlik Kartı alamayan vatandaşlar sırf bu nedenle kanuna aykırı fiil işlemiş olacaklardır. Aynı şekilde sürücü ehliyetlerinin de yenilenmesi esnasında bedel tahsil edileceğinden söz edilmektedir.
Şeffaflık ve bilgilenme konusunda vatandaşların karşılaştığı zorlukların giderilmesine yönelik somut bir işaret görülmemekte, özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında yaşanılan haksızlıklar karşısında yargıya başvuran kişiler soruşturma izni engelinden ötürü hakkını hukuksal zeminde aramakta zorluk yaşamaktadırlar.

Kamu otopark sorununu ranta çevirince özel sektör de yapar.
TUİK tarafından yayınlanan istatistiki veriler çoğunlukla piyasa gerçekleriyle örtüşmemekte, enflasyon verileri mutfak enflasyonun yansıtmamakta, üstelik ücretlerin artışı da bu oranlara göre belirlenmektedir.
Mevcut yasa ve mevzuata rağmen tüketicilerin istismarı sürmekte, örneğin İmar Kanunu ve Yönetmeliğine göre binalardan alınan otopark harçlarının başka bütçe harcamalarında kullanılması yasak olmasına ve bu bedellerin ücretsiz otopark yapımına harcanması gerekirken, bu konu pek çok büyükşehirde belediyelerce otopark rantına dönüştürülmüş ve ücretsiz otopark bulmak neredeyse imkansız hale gelmiştir. Kamu kurumu olan pek çok
belediyenin kentteki otopark ihtiyacını ranta çevirmesi nedeniyle, son yıllarda sayıları mantar gibi çoğalan AVM’ler de 3 saat ücretsiz olması gereken otoparklarına giriş çıkışları ücretli hale getirmişlerdir. Bunun yanında Sağlık Bakanlığının hastanelerle ilgili yönetmeliği de ücretsiz otopark hizmeti verilmesini öngördüğü halde kamu ve üniversite hastaneleri bile gelen araçlardan otopark ücreti tahsil etmektedirler. Aynı durum şehirlerarası otogarlarda da süregelmekte, yolcu karşılamaya ve uğurlamaya gelen vatandaşların araçlarından 25 dakika için ücret alınmamasına dair Karayolu taşıma Yönetmeliğindeki hüküm hiçe sayılmakta, giriş çıkışlarda bile ücret tahakkuk ettirilmektedir. Yani kamu otoritesi, tüketicilerden haksız ve hukuka aykırı ücret alan kişi ve kurumları engellemeyeceği yerde aynı hususta kendisi de kazanç sağlamaktadır.
Bankalar ve elektronik haberleşme sektöründe hizmet alan vatandaşların firmalar ve Tüketici Hakem Heyetleri nezdindeki mücadeleleri aylar sürmekte,haklı bulundukları takdirde ise sadece kendilerinden fazla tahsil edilen bedeli geri alabilmektedirler. Bu mücadele esnasında harcadığı zaman, emek ve çektiği çile tam anlamıyla tazmin edilmediğinden milyonlarca kişi hak arama sürecine girmekten kaçınmaktadırlar.

İstismar çok, yaptırım yetersiz.
Kamu otoritesini koyduğu kurallara uymayan kişi ve kuruluşlara verilmekte olan cezaların ve uygulanan yaptırımların yetersizliği ortadır. Her türlü mecrada sahtekarlar faaliyet göstermekte, sağlığa zararlı ürünler pazarlanmakta, hatta ilk okul çocuklarına sunulan materyallerde kanserojen maddelere rastlanmasına rağmen sonraki yıl aynı markalar piyasada satılmaya devam edilmektedir. Gelişen teknolojiye paralel artan elektronik ticarette yaşanan aldatma ve dolandırıcılığın önlenmesine dair AKP Seçim Programında hiçbir hüküm göze çarpmamaktadır.  Elektrikteki kayık kaçak bedelinin dürüst aboneye yansıtılmasından, bankaların haksız ücretlendirmelerine kadar milyonlarca mağduru bulunan sektörlerde adil bir çözüme yer verilmemiş, tüketici yine kaderine terk edilmiştir. Bu programların tüketiciler lehine olan bölümleriyse,  ülkemiz insanının ihtiyaçlarından çok yıllardır kapısında beklediğimiz AB Uyum Yasaları kapsamında kaleme alınmış izlenimi vermekte, milyonlarca vatandaşımızın günlük yaşamındaki sorunlara çözüm getirmemektedir. Devleti yönetmeye talip olanların akıldan çıkarmamaları gerekir ki, Sosyal hukuk devleti kar amacı güden ticari bir işletme gibi yönetilmemelidir.

 

Paylaş